7 Ocak 2023 Cumartesi

Siyah Sancak

 Türk tarihinde Siyah Sancak, Osmanlı İmparatorluğu'nda bir sülaleye ait olan bir sembol olmuştur. Siyah Sancak, Osmanlı İmparatorluğu'nun kuruluşuna kadar, Osmanlı Türkleri arasında bir aile veya sülale için kullanılmıştı. Daha sonra, Osmanlı İmparatorluğu'nun kuruluşu sırasında, Siyah Sancak, Osmanlı İmparatorluğu'nun resmi sembolü haline geldi ve Osmanlı İmparatorluğu'nun tüm topraklarında kullanıldı. Siyah Sancak, Osmanlı İmparatorluğu'nun gücünü ve bütünlüğünü temsil ederken, aynı zamanda Osmanlı İmparatorluğu'nun İslam kökenine de atıfta bulunurdu. Siyah Sancak, Türkiye Cumhuriyeti'nin kuruluşundan sonra da resmi sembol olarak kullanılmıştır.

2 Nisan 2020 Perşembe

Türklerde Siyah Sancak Anlamı Amacı Nedir

peygamberimizin (sav) savaş sancağına verilen isimdir. ayrıca türklerin de ilk sancaklarından biridir.  anlamı ise, zalimin zulmü bitene kadar, mazlumun yanında olmaktır.Sosyal Bilgiler

10 Nisan 2014 Perşembe

23 Ocak 2014 Perşembe

Siyah Sancak

Peygamber efendimizin sancaklarından olup Türklerinde ilk sancaklarındandır. Ayrıca zalimin zulmü bitinceye kadar zayıfların yerinde olmaktır.

16 Ocak 2014 Perşembe

Siyah Sancak Nedir

ANCAK i. (esk. türk. sançmak, yere saplamak > sanç-ak’tan). Üzerinde çeşitli renkler ve işaretler bulunan ve bir milletin veya askerî grubun onurunu temsil eden, kenarları saçaklı bayrak: Haydi çabuk koş, meydana sancağı dik (Ömer Sey-feddin). Hazrec kabilesinin sancağı Hubab tbni’l-Münzir Hazretlerinin elinde idi (Cevdet Paşa). [Bk. ANSîKL.] || Sancak askı kayışı (hamaylı). Bk. ANSîKL. || Sancak çözmek, sancak açmak, bayrak çekmek. || Şancak direği, sancak çekilen ağaçtan veya madenden sabit ve uzun direk. (Bk. AN-SlKL.) || Sancak jiyongası, kumaştan yapılmış olan ve bir bayrağın, sancağın veya forsun sırığının demirine bağlanan süs. (Sancak fiyongasmın menşei eskiden fransız ordusundaki sancaktarların taşıdıkları kurdeledir. Sancaktarlar bu kurdeleyi çaldırmaktan korktukları için vücutlarının üst kısmına bağlarlardı. Kurdele önce beyaz renk-teydi, sonra üç renkli olarak resmî bayrak ve sancaklar üzerinde fransız milletinin özel işareti oldu. Kıtalara verilen nişanlar, bunların sancaklarının fiyongası üzerine asılmaktadır.) || Sancak gönderi, sabit olmayan, elde taşman, bazen bir yere saplanan sancak direğine verilen ad. Gemilerde, kıç tarafa sancak çekmek üzere dikilen direk. || Sancak kılıfı (veya torbası), sancağın kumaş kısmının dürülüp içine konduğu meşin veya kumaş torba. (Bugünkü alay sancaklarının kılıfı kırmızı deriden yapılır. İçinde su geçirmez ikinci bir kılıf daha vardır.) || Sancak kovanı, eyere tespit e-dilen ve üzerine sancak sırığının oturtulduğu köşelerden yapılmış mahfaza. || Sancak Mushafı, bir gümüş mahfaza içinde sancak başlarına takılan küçük Kur’an’ı Kerim. || Sancak şalisi, sancak yapımında kullanılan yünlü kumaşa verilen ad. (Bk. ANSİKL.) || Sancak tepeliği, sancakların direk veya gönderlerine konan alem (moncuk da denir). Bk. ANSİKL.
— Ask. Sancak devir ve teslimi, alay sancağının alay kumandanının huzurunda ve sorumluluğunda sancak nöbetçisine teslimi töreni. (Bk. ANSîKL.) || Sancak kolcuları (veya muhafızları), alay sancağını taşıyan ve koruyan görevliler. (Bk. ANSİKL.) || Sancağa madalya takma töreni, savaşta olağanüstü yararlık gösteren alayın sancağına madalya verilmesi dolayısıyle yapılan tören. (Bk. ANSİKL.) || Alay sancağı. Bk. ALAY sancağı. || Alaya sancak verme töreni, alaylara (deniz ve h^va kuvvetlerinde olan eşit birliklere) alay sancağının verildiği tören. Bk. ANSİKL.
— Denize. Gemilerin burun istikametinde sağ tarafına verilen ad. || Bir kadırgaya çekilen bayrak. || Bayram günlerinde gemilerin geri tarafındaki sancak gönderine çekilen büyük boyda millî bayrak. || Sancak beratı, geminin hangi devlet sancağı altında olduğunu belirten berata verilen ad. (OsmanlI devleti devrinde bu husus geminin «Sened i bahrî»sine yazılırdı.) || Sancak boğmak, gemilerde imdat istemek için verilen işaret. (Tehlike başgösterince sancağın ortasına düğüm vurulurdu ve öyle işaret verilirdi). || Sancak değneği, direk şapkasına çekilecek bayrağın sarıldığı ve sancak sav-losuyle toka edildiği değnek. || Sancak gemisi. Esk. Kaptanpaşa, kapudane, patrona (bahriye feriki) ve piyale (liva a-miral) gemilerine verilen ad. (Sancak gemilerine kaptan gemisi de denirdi.) || Sancak göstermek, büyük ve kudretli devletlerin başka milletler üstünde etkide bulunmak istedikleri zaman yabancı limanlarda yaptıkları gösteriye verilen ad. (Bu milletlerin limanlarına en büyük ve en güzel ticaret veya harp gemileri, bazen harp filoları gelip ziyaretler ve imkân bulabilirlerse manevralar yaparak kendi kuvvet ve zenginliklerinin propagandasını yaparlar.) || Sancak indirmek, sancağı arya etmek. (Teslim olmayı ifade eder. Kuşatılmış bir kale veya bir gemi teslim olunca sancağını arya eder. OsmanlIlar zaptettikleri düşman gemilerini [aktarma denirdi] kendi limanlarına getirirlerken, galip gemilerini yedeğe aldırırlar ve aktarma gemilerin sancaklarını denize sürünecek surette arya ettirirlerdi.) || Sancak istiralyası, ticaret gemilerinde baş direkten bacaya gerilen ve üzerine işaret bayrağı savloları takılan ince tel halat. || Sancak kaptanı, sancak gemisi kaptanına verilen ad. || Sancak postası, gemide nöbet konusunda ikiye ayrılan subay ve askerin sağda bulunanlarına verilen ad. || Sancak töreni, her bahri-yede sabah ve. akşam bando ile veya yalnız boıu ile Silistre marşı çalınarak yapılan tören. (Sancak çekilirken, herkes sancağa döner, askerler selâm vaziyeti alır, sivil erkekler şapkalarını çıkarır, kadınlar ve çocuklar saygılı bir durumda elleri yanda bekler ve sancak selâmlanır. Bu tören her memlekette aynıdır.) || Sancak vardiya personeli, bir gemideki mürettebattan, sancak vardiya nöbete girdiği zaman bu vardiyada görevli o-lanlar. (Bir gemi personeli, sancak ve iskele vardiya olarak iki eşit kısma ayrılır.) || Sancağı diğerinin üstüne çekmek, iki ayrı milletin sancağından birini diğerinden daha yukarıya çekmek. (Üstte olanın zafere ulaşmış olduğuna işaret eder. Barış zamanında böyle bir hareket hakaret anlamına gelir. Bir geminin direğine iki devletin sancağını çekmek gerekirse veya müttefik devletler bir yeri birlikte işgal etmişlerse, sancaklarının aynı hizada, yan yana olmasına dikkat edilir).
— Din. Sancakı Şerif, Hz. Muhammed’in savaşlarında kullandığı bilinen ve bugün Topkapı sarayında, mukaddes emanetler abrasında saklanan sancak. (Alemi Nebevi, Alemi Şerif, Livai Saadet, Livai Şerif, Ra-yat. Ukab adları da verilir.) Bk. ANSİKL.
— Tar. Bk. ANSiKL. || Eski türk boylarında, savaş sırasında tanınmış savaşçıların taşıdığı mızrağa verilen ad. (Mızrağın u-cuna at veya tibet öküzü kılından ya da ipekli kumaştan yapılmış yak denilen bir alâmet takılır. Perçem, muncuk, çalız, tuğ kelimeleri de az çok farklarla aynı anlama gelir.)
— Teşk. tar. Saltanat sancağı. Bk. SALTANAT sancağı.
— ANSİKL. Türkiye’de bugün kullanılan nizamî sancak kırmızı atlastandır. Uzunluğu 150 sm, genişliği 100 sm’dir. Türk bayrağı nizamnamesindeki oranlara uygun o-lar ak yapılır. Ay-yıl diz beyaz renkte sunî ipektendir. Sancak şuasında (ışın) 3 mm çapında sarı yaldızlı pul kullanılır. Kenar saçakları 4,5 sm, sırma şeridi 3 sm’dir ve altın yaldızlıdır. Saçaklar sancağın üç kenarına düzgün olarak dikilir. Tuğlarda kullanılan tüyler beyaz ve kırmızı renktedir; uzunlukları 50 sm’dir. Bunlar sarı yaldızlı
1 m uzunluğunda kordona bağlanır. Şuaların üst uçları kenara kadar uzayarak bir 1/4 daire teşkil eder. İki ucu kenar şualarına temas edecek olan bu 1/4 daire içinde T.C. harfleri sırma ile işlenir. Güneşin şuaları aynı kalınlıkta olmak üzere uzunlu ve kısa-lıdır. Nişan ve kurdele bağlamak için alemin göndere geçtiği yerde boğumlar bulunur. Alay numarası sol alt köşede ve sancağın yatay ve dikey kenarlarındaki sırmalardan 5 sm uzaklıktadır. Numaraların kalınlığı 1 sm’dir.
• Sancak askı kayışı (hamaylı), 150-155 sm uzunluğunda, 8-8,5 sm genişliğinde ve
2-2,5 mm kalınlığında ve plastik astarlıdır. Yüzü sancak atlasından, kenarları altın yaldızlı sarmadandır. Ayrıca ince meşinle astar arasına tela konur.
• Sancak direği. Türk Bayrağı nizamnamesine göre, gönderin boyu çekilecek bayrağın genişliğinin en az iki misli, kalınlığı da en sert havalarda kırılmayacak ve bükülmeyecek güç ve orandadır. Arazi üzerine dikilecek gönderlerin boyu bayrak u-cunu alt ucunun yere sürünmemesini sağlayacak nitelikte ve en az üç metre uzunluktadır. Ağaçtan yapılmış gönderler ya kendi renginde cilâlı, ya da beyaz veya ceviz boyalıdır. Madenden gönderler bronz, galvenize veya ağaç renginde boyanır.
• Sancak şalisi. Osmanlı sancakları önceleri Alaşehir’de dokunan yün dokumadan ve Bursa’da dokunan ipekli kumaşlardan yapılıyordu. Kalyon sancakları Sakız’da dokunan ipekten yapılırdı. Bir ara bunların yerine avrupa kumaşları tercih edildi. Selim III devrindeyse Ankara’da dokutturulan şali, sancaktık kumaş olarak kabul e-dildi. Bunlar, suyu emmediği için yağmurda ıslandıktan sonra kolayca kururdu.
• Sancak tepeliği, yaldızlı bakır veya pirinçten bir küre ile bunun üzerinde hilâl veya hilâlle birlikte yıldızdan meydana gelir. Saltanat sancaklarının çoğunluğunun altından yapılmış alemlerinde mushafı şerif yerinden başka padişah ismi veya lâ ilâhe illallah yazıları da bulunurdu. Alay sancaklarında tepelikten aşağıya doğru sallanan iki tuğ vardır. Böylece eski askerî kıtalarda kullanılan tuğlar alay sancağıyle birleştirilmiştir.
— Ask. Sancak devir ve teslimi töreninde sancak şu düzenle tören kıtasının başında hareket eder: a) en önde sancak muhafız bölük kumandanları yan yana (eskisi sağda, yenisi solda; boyları uygun olmadığı takdirde uzun boylusu sağda) üç adım mesafeyle sancaktar, sancaktarın sağ ve solunda ikişeı adım aralıkla muhafızlar; b) sancaktarın beş adım gerisinde yeni teslim a-lacak sancaktar, sağında ve solunda yeni muhafızlar olduğu halde uygun adımla platforma gelir. Bölük kumandanı, sancak ve muhafızları sağdaki çıkıştan, yeni bölük kumandanı, yeni sancaktar ve yeni muhafızlar soldaki çıkış yerinden platforma çıkarlar; iki adım mesafeyle karşılıklı olarak dururlar. Alay kumandam, platformda yüzü şeref tribününe dönük olarak her iki sancaktar ve muhafız arasında ve hepsinin yüzlerini görebilecek şekilde yerini alır. Muhafız bölük kumandanları birer adım sağ ve sol gerisinde bulunurlar. Verilecek ti işareti ile eski sancaktar sancağın değerini ve onu korumanın önemini belirten konuşmayı yapar, sancağı öperek yeni sancaktara teslim e-der. Yeni sancaktar sancağı koruyacağına ant içerek öper ve teslim alır. Alay kumandanı, eski ve yeni sancaktarlarla muhafızlarına teşekkür eder, başarı dileklerini bildirir. Yeni muhafız bölük kumandanının kumanda; ıyle geldikleri gibi uygun adımla tören kıtasının yanına gelirler ve kıtadaki yerlerini alırlar.
• Sancak kolcuları, alay kumandanı tarafından seçilen 1 çavuş ve 2 erdir. Çavuş, sancağı taşır. Muhafızlara kumanda eder. Törenlerde sancak kolcuları, sancak ortada olmak üzere bir sıra teşkil ederler ve dirsek teması aralığıyle yürürler. Sancak muhafızları geriye dönüş yapmaz ve süngü takmazlar, sancağın yerinden alınması ve yerine konulması, sancak subayının emir ve kumandasında yapılır.
• Sancağa madalya takma töreni’nĞe madalya, sancağın ilgili yerine (göndere yakın üst köşe) kurdelesinden bağlanır. Madalya birden fazla olunca madalya sayısına göre uygun boyutta ve beyaz ipek kumaştan yapılmış yastık üzerine, derecelerine göre takılmak suretiyle aynı uzun kurdeleyle ilgili yerine bağlamı. Bu tören alaya sancak verme töreni gibi düzenlenir.
• Alaya sancak verme töreni. Sancak, cumhurbaşkanı tarafından veya tayin edeceği en büyük kumandan taıafından alaya özel törenle teslim edilir. Bu törende alayın mensup olduğu tugay, tümen ve koloıdu kumandanları bulunur. Bütün alay mensupları tören kıyafetiyle törene katılırlar. Sancak bir bölük tarafından bulunduğu yerden alınır ve bando da başta olduğu halde alayın uygun uzaklıkta cephesi ilerisine açık olarak getirilir. .Sancak yaklaşırken alay kumandanının kumanda sı yle bütün alay «selâm dur!» durumunda bulundurulur. Sancağı getiren bölük yerine gider, yalnız sancaktar ile sancak kolcuları sancağın yanında kalır. Alay kumandanı sancağı teslim e-decek kumandanın karşısına geçer. Sancağı teslim edecek kumandan sancaktardan sancağı alarak uygun göreceği sözlerle alay kumandanına teslim eder.
Sancağı teslim alan alay kumandanı, sancak elinde olduğu halde alaya yüzünü döner, sancağı alaya göstererek sancağın millet tarafından alaya emanet edildiğini, korunması için her şeyin yapılacağını söyler. Bundan sonra alay kumandanı sancağı sancaktara verir. Sancak, kolcularıyle (muhafızlar) alayın baş tarafına götürülür. Bu tören sırasında alay «selâm dur!» durumunu korur ve tören sonunda rahata geçirilir. A-lay kumandanı bundan sonra sancağı veren kumandanın karşısında alayına bir tören geçişi yaptırır.
— Din. Sancakı Şerif. İlk islâm bayrağı hicretin birinci yılında düz beyaz bir kumaştandı. Hayber* savaşında bir de siyah bayrak yapıldı ve bu sonraları Sancakı Şerif olarak tanındı. Bu sancağı Dört Halife devrinde kumandanlardan veya yüksek rütbeli emirlerden biri, daima ordunun önünde taşırdı. Zamanla Emevîlere, Abbasîlere ve sonra da Mısır abbasî halifelerine geçen bu sancak osmanlı padişahı Yavuz Sultan Selim’in Mısır’ı almasıyle OsmanlIlara geçti. önceleri Şam hâzinesinde korunan ve Sürre alayıyle beraber Mekke’ye götürülüp getirilen bu sancak 1593 Avusturya seferi dolayısıyle Şam yeniçerileriyle birlikte, sadrazam ve serdarıekrem Sinan Paşaya gönderildi. 1595’ten sonra da osmanlı padi-şahlarıyle, onlar sefere gitmedikleri zaman sadrazam ve serdarıekremle birlikte Sancakı Şerif’in sefere gönderilmesi âdet oldu. San-cakı Şerif artık Şam’a gönderilmeyerek sarayda mukaddes emanetler arasında saklandı. Zamanla yıprandı ve eskidi; bu sancağın parçaları, yeşil ipekli kumaştan yapılan üç sancağın üzerine dikildi. Sarayın, Hırkai Şerif dairesinde bulunan bu üç san-
* caktan birini padişah sefere veya Edirne’ye giderken Hırkai Şerif ile birlikte götürürdü. Padişah sefere gitmiyorsa ve sadrazamını serdar olarak gönderiyorsa ikinci Sancakı Şerif sadrazama teslim edilir; ü-çüncüsü Hazinei Amire’de dururdu. San-cakı Şerif’in bu yeni şeklinden veya kılıfının yeşil olmasından dolayı XVIII. yy.dan başlayarak yeşil olarak tanındı ve Livai Hadra diye adlandırıldı.
Seferde, Sancakı Şerif’in veziriazama (ser-darıekrem) teslimi, onun orduyie birlikte uğurlanması ve karşılanması törenle yapılır; padişah, huzuruna kabul ettiği veziriazama sancağı bizzat teslim eder ve dönüşünde de yine kendisi teslim alırdı.
Ordunun çadırlı ordugâha çıkmasından bir süre önce, sandığından çıkarılarak bir mızrak (gönder) üzerine takılması kanun gereğiydi. Savaş sırasında Sancakı Şerif, ser-danekremin önünde durur, seyitler ve hafızlar, çevresinde Fetih suresini okurlardı. Sarayda harem kapıcılarından kırk kişi sancaktar unvanıyle Sancakı Şerif’in korunmasında görevliydiler. Sancakı Şerif, seferlerden başka, İstanbul’da meydana gelen önemli yeniçeri isyanlarında da çıkartılır, halk, âsilere karşı bu sancağın altında toplanmağa davet edilirdi. Bu suretle âsilerin maneviyatı üstünde önemli bir tesir yapılarak isyan bastırılırdı.
OsmanlIlar son defa Birinci Dünya savaşında Sancakı Şerifi çıkartarak cihadı ek-ber ilân etmişlerdi.
— Tar. önceleri alplere ve bahadırlara ait olan bu alâmet devlet kavramı ve devlet teşkilâtı kuvvetlendikçe, hükümdarın şahsî alâmeti ve devletin sahip olduğu yüksek hâ-himiyetin sembolü oldu.
Islâmiyetten önce çeşitli arap kabilelerinin sancakları vardı. Islâmiyetten sonra da bu gelenek devam etti. Emevîlerin ve Endülüs Emevîlerinin sancaklarının resmî rengi beyaz, Abbasîlerinki siyah, Fatımîlerinki yeşildi. Sancakların üzerine hükümdarın adı, unvanı ve alâmetlerinin işlenmesi de usuldendi.
İlk müslüman türk devletlerinden Tolunlu-lar sancağının resmî rengi bilinmemekle birlikte diğeı türk devletlerinde olduğu gibi onların da çeşitli renkte sancakları vardı. Karahanlılar turuncu, Gazneliler siyah rengi kabul ettiler. Gazneli sancaklarında çoğu zaman arslan, ay ve hümâ şekilleri vardı. Selçuklularda resmî renk siyahtı, bu sancakların üzerinde ok ve yay işaretlerinin olduğu söylenir. Malazgirt’te Alparslan, üzerine kelimei şahadet yazılı büyük bir sancak kullanmıştı. Askerî kı-talardayse kırmızı sancaklar bulunuyordu. Anadolu Selçuklularında sancakı sultan, sancakı saltanat diye anılan hükümdarın resmî bayrağı Abbasîler ve Büyük Selçuklularda olduğu gibi siyahtı. İşaret olarak ejderha motifini almışlardı. Ordu sarı ve kırmızı bayraklar kullanıyordu. Selçuklu etkisinde kalan atabeklerin ve Harizmşah-ların da saltanat sancaklaıı siyahtı. Eyyubî-ler ve memlûk sultanlarına ait sancaklar ise san renkteydi. Anadolu beylikleri bu hususta memlûk ve selçuklu etkisinde kaldılar. Delhi türk sultanları siyah ve al renkte sancaklar kullandılar. Hükümdara ait olanlara tavus tüyleri takılıyordu.
OsmanlIlar, Büyük Selçukluların ve Anadolu Selçuklularının imparatorluk sembolü olan siyah sancağı; İlhan] ılaı devrinden beri Anadolu’da imparatorluk sembolü olarak bilinen ak sancağı ve Memlûkların kullandığı sarı sancağı; ayrıca çeşitli türk kabilelerinin ve Karamanlıların kırmızı sancaklarını kullandılar. Ayrıca fıkıh devrinden itibaren cihat ve gaza kavramını temsil eden yeşil sancak kullanıldı. Osmanlı hükümeti tören ve teşrifatında sancak beylerine bir sancak, bir tuğ, beylerbeylerine bir sancak ve iki tuğ verilirdi. Hükümdarlar sefere çıktıkları zaman Sancakı Şerif ile birlikte yedi tuğ götürürlerdi. Paşa sancakları saltanat sancaklarına göre daha küçük ve daha sadeydi; üzerinde hilâl ve özellikle güneş şekilleri olmazdı. Beylerbeyi ve vezir rütbesini taşıyan paşaların sancaklarında alâmet olarak zülfikâr vardı. Bundan başka kelimei tevhit veya F’etih suresi yazılır ve yıldızlarla süslenirdi. Selim III devrine kadar sancaklarda, güneş, hilâl, yıldız, zülfikâr motifleri kullanılmıştır. Hilâl XIV. ve XV. yüzyıllardan itibaren OsmanlIlar tarafından özellikle benimsenmişti. Sancakların bazılarında iki veya üç hilâl bulunur, bazılarında hilâl ile güneş birlikte işlenirdi. Yıldız ya hilâlle binlikte veya yalnız süsleyici unsur olarak kullanılır.
Selim IH’ün yaptığı askerî ıslahat sırasında sancak ve bayraklar yeni baştan ele alındı, kalyon sancaklarının rengi kırmızı oldu ve sancaklarda bulunan hilâle sekiz köşeli yıldız ilâve edildi. Mahmud II devrinde, Selim III devrindeki bayrak ve sancak şekilleri aynen kullanıldı. Bu devirde resmî sancak ay-yıldızlı al sancaktır. Yeniçeri o-cağı kaldırılınca, bunlara ait özel bayrakların kullanılmasına da son verildi, yeniçeriler arasında çok yayılmış olan bayrak kelimesi de yeniçeriliği ve Bektaşîliği hatırlatacak diğer kelimelerle birlikte yasak edildi. Bayrak yerine sancak kelimesinin kullanılması için emir çıktı. Mahmud II tarafından kurulan Asakiri Mansurei Mu-hammediye ordusu için üzerinde kelimei şahadet veya Fetih ayetleri bulunan siyah bayraklar yapıldı. Bu rengin seçilişi, Hz. Muhammed’in Ukab adlı ünlü siyah bayrağına benzetilmek içindi. Abdülmecid’in son devirlerinde, sancağın sekiz köşeli yıldızı, beş köşeli hale getirilerek bugünkü şeklini aldı. İkinci Meşrutiyetin ilânına kadar, orduda, üzerinde ayetler yazılı ve hükümdarların tuğraiı armalarını taşıyan .sırma saçaklı çeşitli alay sancakları kullanıldı ve bu âdet imparatorluğun sonuna kadar devam etti. Bunların rengi genellikle kırmızıydı. Cumhuriyet devrinde bayrak ile sancak aıasındaki fark dikkate alınarak millî alâmetleri içine alan, alay sancağı meydana getirildi. (•> Bifcliyo.) [M]
SANCAK i. (sancak, işlemeli ve kenarlan saçaklı bayrak’tan). 1da. Esk. Osmanlı devletinde eyaletten küçük, kazadan büyük i-darî birim. (Bk. ANSîKL.) || Sancak kadısı, Osmanlı devletinde sancak merkezlerinde görev yapan kadı. (Sancak kadısı, müderrislik yapmış olan kimselerden seçilirdi. Derece bakımından kaza kadılarından önce, eyalet kadılarından sonra gelirdi. Teşrifatta eyalet defter kethüdalarıyle sancaklardaki alay beylerinin üstünde yer a-lırdı. Görevlerini sancakbeylerinden bağımsız olarak yürütürdü.)
— ANSİKL. Ida. Esk. Sancak, idari bir deyim olarak, bir beyin veya hanedan mensubunun idaresine verilen, onun bayrağının üzerinde dalgalandığı toprak parçası anlamında kullanıldı. Sancaklar sancakbeyi tarafından yönetilirdi. Bazı sancaklar da şehzadelerin yönetimine verilirdi; bunlara «şehzade sancağı» denirdi. Osmanlı imparatorluğunda sancakların büyük bir çoğunluğunda has, zeamet ve tımar sistemi vardı. Salyâneli sancakta ise has, zeamet ve tımar sistemi yoktu. Yemen, Habeş, Lahsa ve Mısır eyaletlerine bağlı sancaklarla, Kaptanpaşa eyaletinin bazı sancakları salyâneye bağlıydı. XIX. yy. başlarında Osmanlı impaıatorluğunda 25 e-yalete bağlı 290 sancak vardı. 1837’de san-cakbeylikleri kaldırılarak sancakların yönetimi askerî yetkileri almamak üzere mutasarrıflara verildi. Sancaklardaki askerî kuvvetlerin başına, mirliva adı verilen bir kumandan getirildi. 1921’de sancak teşkilâtı kaldırıldı.

9 Ocak 2014 Perşembe

SANCAK-I ŞERİF ve ÖNEMİ

SANCAK-I ŞERİF ve ÖNEMİ

  Bir topluluğun en önemli sembollerinden biri bayrak ve sancaktır. Her ikisi de, en küçük birimden en büyük birime kadar o topluluğu sembolize eder.
  Sancaklar arasında bir sancak vardır ki taşıdığı anlam ile ve önem ile diğer sancaklardan ayrılır. 1400 yıldır İslam'ın sembolü olan bu sancak kutlu Peygamberimiz, Hz. MUHAMMED (S.a.v)'in Ukab isimli emaneti olan Sancak-ı Şerifi'dir. Hz. Peygamber her katıldığı savaşa Ukab ile girmiştir.
   Arap kabileleri arasında sancağın yere düşmesi yenilmek anlamına geliyordu. Böyle bir şey olduğunda askerler mağlubiyeti kabul ederek dağılırlardı. Bu yüzden sancağı taşıyan kişi yaralandığında veya öldüğünde onu taşıyacak sonraki kişi belliydi ve hemen sancağı devralırdı.
   Resullullah (S.a.v) kullanılacak sancakların hep beyaz olmasını emretmişti, ancak Ukab siyah renkli idi. Bu Sancak'ın diğerlerinden başka bir farkı da yünlü bir kumaştan yapılmış olmasıydı.
  İslam öncesi, Kureyş kabilelerinde kullanılan bu sancak tüm Arapları birleştirici bir öneme sahipti. O dönemdeki tüm kabileler de, İslamiyet'in yayılması safhasında bu sancak altında birleşiyorlardı. Peygamber Efendimiz (S.a.v)'in bu sancak dışında, ordusuna ait birçok sancak daha vardı ama Başkomutanlığa özel olan sancak Ukab'tı. İslamiyet'in yayılmasından ve Hz. Peygamber (S.a.v)'in vefatından sonra dört halife bu şerefli emaneti almışlardı. Resmi kayıtlara göre daha sonra Emevi ve Abbasi halifelerine intikal eden sancak, Moğallar'ın Bağdat'ı işgal etmesiyle Abbasi Halifesi tarafından Mısır'a götürüldü. Ukab, Yavuz Sultan Selim Han tarafından Mısır'ın alınmasıyla da Osmanlılara geçmiştir. Yavuz Sultan Selim, Mısır dönüşü sancağı İstanbul'a getirmiş ve o tarihten itibaren Peygamberimiz (S.a.v)'in emaneti olan Ukab, İstanbul'da bulunmaktadır.
  Sancak-ı Şerif Osmanlı'ya geçtikten sonra savaşlarda kullanılması adet olmuştu. Ordunun savaş alanına çıkmasından bir süre önce Sancak-ı Şerif bulunduğu yerden çıkarılır ve hazırlık yapılırdı. Bu sancak, savaş alanlarına muhafazası ile birlikte götürülür ve sancaktarlar tarafından korunurdu. Sancak-ı Şerif'in ordu ile beraber olması çok büyük bir şevk unsuru olarak kabul edilirdi.
  Yüzyıllarca, İslam ahlakının bayraktarlığını yapan Osmanlı imparatorluğu, Sancak-ı Şerif'in İstanbul'a gelmesi ile büyük bir onura erişmiştir.
  Peygamber Efendimiz (S.a.v)'e ait, Ukab isimli sancak, bu özelliğinin yanı sıra çok önemli bir konunun daha alameti ve müjdecisidir. Hz. Peygamber (S.a.v) bu Sancak'ın açılacağı zamanın, Kuran ahlakının yaşanacağı bir dönem olan ahir zamanın müjdesi olacağını bildirmiştir. Hadislerde şu şekilde bildirilmiştir:
   Abdullah b. Şurefe'den rivayet edildi ki: Mehdi'nin beraberinde süslenmiş bir halde Peygamberimiz (S.a.v)'in bayrağı olacaktır (Kitab-ül Burhan Fi Alamet-il Mehdiy-il Ahir Zaman, s.65) .
  Peygamber (S.a.v)'in softan bayrağı ile çıkacaktır. O bayrak dört köşeli olup, dikişsizdir ve rengi de siyahtır. Onda bir hicr (hale) bulunur. O Resulullah (S.a.v)'in vefatından beri açılmamış olup Mehdi çıkınca açılacaktır (Kitab-ül Burhan Fi Alamet-il Mehdiy-il Ahir Zaman, s.23) .
  Alametlere gelince; beraberinde Allah Resulünün (S.a.v) gömleği, kılıcı, sancağı bulunacaktır. O sancak ki Peygamberin (S.a.v) vefatından bugüne kadar hiç açılmamıştır. Mehdinin zuhuruna kadar da açılmayacaktır (Kıyamet Alametleri, s.164) .
  Hz. Mehdi, Peygamber Efendimiz (S.a.v)'in bayrağıyla çıkacaktır. O bayrak dikilmemiştir, siyah ve dört köşelidir. Peygamberimiz (S.a.v)'in vefatından sonra hiç açılmamış olup ancak Hz. Mehdi tarafından açılacaktır (El Kavlu'l Muhtasar Fi Alamet-i Mehdiy-il Muntazar, ss.41-42, 52, 54) .
   Peygamber Efendimiz (S.a.v)'in hadislerinde rengi, şekli, dikişi hakkında bilgi verilen sancak bugün Topkapı Sarayı'nda Kutsal Emanetler Bölümünde muhafaza edilmektedir.

  Ahir zamanda ancak Hz. Mehdi tarafından açılacağı bildirilen bu Sancak'ın önemli bir özelliği de Peygamberimiz (S.a.v)'in "vefatından bugüne kadar hiç açılmamış" olmasıdır. Tarihi kaynaklara göre; günümüze kadar Osmanlı İmparatorluğu da dahil olmak üzere hiçbir devlet tarafından, Peygamber Efendimiz (S.a.v)'in zatına hürmeten açılmayan sancak, götürüldüğü savaşlarda ve törenlerde kılıfından dahi çıkarılmamıştır. 1400 yıldır bu şekilde muhafaza edilen sancak Hz. Mehdi'nin gelişi ile İslam ahlakının hakim olacağı dönem olan ahir zamanda açılmayı beklemektedir. (En doğrusunu Allah bilir.)

Siyah Sancak Nedir

Alm. 1. Fahne, Flägge (f), Banner (n), 2. Steuerbord (n), 3. Sandschak (m), Fr. 1. Etendard, drapeau (m), 2. Tribord (m), Sandjak (m), İng. 1. Flag, banner, 2. Starboard, 3. Sanjak. Her milletin kendine has renk ve işâretlerini taşıyan veya bir askerî birliğin şerefini temsil eden kenarı saçaklı, ölçüleri belirli bayrak. Gemilerin burun doğrultusunda sağ tarafına da sancak adı verilir. Araplar, sancak ve bayrak tâbirlerine karşılık “Livâ” ve “Rayet” kullanırlar. Genelde sancak tâbiri yerine bayrak da kullanılır (Bkz. Bayrak). Peygamberimiz ilk defâ Bedr Savaşında biri beyaz, ikisi siyah sancak kullanmışlardı. Beyaz sancak sahâbenin ileri gelenlerinden Mus’âb ibni Umeyr’e (radıyallahü anh); siyah sancaklardan biri hazret-i Ali’ye, diğeri Ensâr’dan bir zâta Peygamberimiz tarafından verilmişti. İslâmiyet, Şam, Mısır ve İran’a yayılınca, kullanılan sancakların renk ve şekilleri de değişti. Sancaklar bundan sonra altı-yedi metre uzunluğundaki mızrakların ucuna takılmaya başlandı. Bu kadar büyük yapılmasının sebebi halk ve asker üzerinde mânevî bir tesir yapması içindi. İlk önceleri beyaz ve siyâh olarak kullanılan sancak, Emevîlerde kırmızı, Abbâsîlerde siyahtı. İslâmiyetin ilk zamanlarında harbe giden ordu kumandanına halîfeler sancak verir ve başarıları için duâ ederlerdi. Hazret-i Ömer sancak teslim ettiği zaman: “Allahü teâlânın ismiyle ve yardımını niyâz ederek bu sancağı size veriyorum. O’nun dînini kuvvetlendirmek için gidiniz. Muzafferiyet ancak cenâb-ı Hak’tandır. Sancak hakkı ise ona bağlanmak sabır ve tahammül göstermekle olur. Allah’ı tanımayanlar ile Allah uğrunda harp ediniz. Zulüm ve tecâvüzde bulunmayınız. Zîrâ, cenâb-ı Hak, zulüm ve tecâvüzde bulunanları sevmez. Düşmanla karşı karşıya geldiğiniz zaman, korkak olmayınız. Zafer sevinciyle kimseyi işkenceyle öldürmeyiniz. Gâlibiyet gururuyla düşmana lüzumsuz zarar verdirmeyiniz. İhtiyârlardan, kadınlardan, çocuklardan kimseyi öldürmeyiniz.” buyurdu. Osman Gâzi aşîret beyi olarak Rumlar üzerine yaptığı gazâlarda başarı gösterince, Anadolu Selçuklu Hükümdârı Sultan Alâeddîn tarafından davul, tuğ ve sancak gönderilmek sûretiyle beylik verilmişti. Osmanlılar, devlet kurup, yedi iklim üç kıtada hâkimiyet kazanınca, sancak ve bayraklarını kazandıkları zaferlerde şanla dalgalandırdılar. Sancak beyliği verildiği zaman, eskiden beri merâsim yapılması ve burada sancağın verilmesi âdet hâline gelmişti. Bilhassa târihî bir yâdigâr olan “sancak-ı şerîf” çıkarılırken ve savaşa gidecek serdâr-ı ekreme teslim edilirken parlak bir merâsim yapılırdı. Osmanlı tebeasında, bu sancak-ı şerîf açıldığı zaman yediden yetmişe herkesin bunun altında toplanarak cihâda gitmesi birinci vazîfesi olurdu. Hattâ Topkapı Sarayının arz odası önüne dikilen sancağın dikildiği yere kimsenin ayak basmaması ve bu sûretle hürmetsizlik gösterilmemesi için iki nöbetçi tarafından korunurdu. Fakat İttihâtçılar zamânında nöbetçiler kaldırıldı. Osmanlılarda değişik tip ve şekillerde sancaklar kullanıldıktan sonra, Türkiye Cumhûriyeti Silâhlı Kuvvetlerinde sancak, alay ve eşidi birliğe verilmektedir. Türk Silâhlı Kuvvetlerinin timsâli olan bu sancak, şerefle korunur, hiçbir sebep ve bahâneyle terk edilemez. Cumhurbaşkanı veya onun tâyin edeceği büyük komutan tarafından özel bir merâsimle verilen sancaklara o alayın numarası veya isimleri yazılır. Verilen sancak, alay komutanının odasında muhâfaza edilir; geçit törenlerinde, sancağa madalya takılmasında ve askerî merâsim ve protokol tâlimatında belirtilen merâsimlerde açılır. Sancağın alınıp, merâsimden sonra yerine konması özel bir merâsimle olur. Savaşlarda alay komutanının muhârebe idâre yerinde kılıfı içinde bulunur. Ecdat hâtırası mukaddes emânet olan sancak, askerin mânevî kuvvetlerini arttırmak için, lüzûmlu görülen yerlerde alay komutanı tarafından açtırılır. Sancak açılmışken herkes tarafından gurur ve tâzimle selâmlanır. Sancağın bulunduğu alayın komutanları değiştiğinde devir-teslim töreninde sancak açılır. Vatan sevgisinin tâzelendiği, heyecanlanan göğüslerde sönmeyen inancın kuvvetlendiği, şehit olma arzusunun çoğaldığı böyle günlerde sancak, hürriyetin meşâlesi olarak dalgalanır. Görevi teslim edecek komutan vazîfeyi yapmanın gönül rahatlığı içinde: “Alayımız sancağının mukaddes nöbet sırası sende. Rengi, mübârek ecdat kanının rengidir. Kumaşı, şehit tenidir. Parıltısı, zaferlerin ışığıdır. Ayyıldızı, hürriyet ve istiklâldir. Yazısı, kahramanlık ve fazîlettir. Gönderi, millî irâdedir. Hamâili, şeref ve mesûliyettir. Bütün bunlar, Türk milletinden sana emânettir. Bu büyük emâneti, sana teslim ediyorum. Demir bileğinle onu sımsıkı kavra, kanının son damlasına kadar dâimâ yükseklerde tut. Onu senden sonra sağ kalana teslim etmedikçe son nefesini vermeyeceksin. Bu sancak nesiller boyunca ve ebediyyen elden ele verilerek, dâimâ göklerde dalgalanacaktır. Sancak nöbetçiliği, nöbet hizmetlerinin en şereflisi, en kutsalıdır. Bu şanlı sancağı teslim aldığım gibi lekesiz, tertemiz; sana teslim ettiğimin işâreti olarak öpüyor ve teslim ediyorum. Nöbetin kutlu ve uğurlu olsun!” diyerek devreder. Teslim alan komutan da sancağı şan ve şerefle koruyacağına yemin ederek, öperek teslim alır. Sancak kırmızı atlas kumaştan (1×1.5 m) boyunda gönderi sırma püsküllü olarak yapılır. Kılıfı kırmızı deridendir. Türkiye Büyük Millet Meclisi kararı ile Cumhurbaşkanı veya temsilcisi tarafından alaylara (Deniz ve Havada eşidi) verilir. Sancak kesin olarak istiklâl alâmetidir. Bayrak gibi, sancak da kutsaldır. Yere düşürmemek, düşmana bırakmamak için ölüm dâhil bütün tedbirler alınır. Muhârebe meydanında sancağın kutsallığı en yüksek mertebede bulunur. Sancağı düşürmemek için nice vezirlerin, paşaların, kumandanların hiç tereddüt göstermeden ölümü göze alarak şehit oldukları çok görülmüştür. Zîra sancağın düşmesi mağlubiyetin işâretidir Kaynak: http://www.mavirize.com/genel/sancak-nedir.html